- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 02 Nisan 2018, Pazartesi 3:04
- Ekrem Hayri PEKER
Küçük Kaynarca Antlaşması Osmanlı Devleti tarafından geçici bir mütareke olarak görüldü. Kırım’ın kurtarılması için uygun bir zamanda bir savaş başlatılmalıydı. İki koldan Rusya’ya saldırılacaktı. Tunaboyu ve Kuban.
Kuban boyunun kontrolü ve bölgedeki Çerkes kabilelerinin itaat altına alınması için yetenekli bir yöneticinin bölgede görevlendirilmesi düşünüldü. Vezirlerden Gürcü kökenli Ferah Ali Paşa bu göreve getirildi. Kendisi sancaklarda görev yapmış, Bursa’da Mutasarrıf olarak bulunmuş, 1768-1774 Osmanlı – Rus savaşında aktif görev almış becerikli bir yöneticiydi. Kendisinden sonra bu görevlere getirilen Bicanzade Ali Paşa ve Battal Hüseyin Paşa aynı dirayeti gösteremediler. Sarasker olarak görevlendirilen Battal Hüseyin Paşa’nın görevlendirilmesi tam bir felaket olmuştu.
Ferah Ali Paşa önce Soğucak’a gelmiş, bölge kabileleriyle iyi ilişkiler kurmuş, bölgedeki bir Çerkes kabilesinin beyinin kızıyla evlenerek akrabalık tesis etmiş, ve maiyetini de bu yönde teşvik etmişti. Kurduğu Anapa kalesi bir şehre, Soğucak bir kasabaya dönmüştür. Donanma için uygun bir liman olan Gelincik tabyalarla tahkim edilmiş, bölgede çok sayıda küçük kale ve tabyalar kurularak bölge halkının güveni kazanılmıştır.
Ancak Ferah Ali Paşa’nın köle ticaretine izin vermemesi, ondan cariye, halayık bekleyen İstanbul’daki devlet yöneticilerinde rahatsızlık yaratmıştır. Bölgeden İstanbul’a gönderilen raporlarda, Çerkesler için 11 beylik halinde olduklarını, “bazısı müslim ve bazısı kafirdir” yazılmıştır.
Ferah Ali Paşa bölgeye sığınan 30 bin Nogay Tatarını üçe böler. 10 binini Labe Nehri civarına, 10 binini Hatukay kabilesi civarına ve 10 binini Anapa Kalesi civarına yerleştirir. Bu şekilde asker ve inşaat işleri için gerekli insan kaynağını yaratır.
Kırım Hanı olan Şahin Giray, Rusların yönetim modelini örnek almış ve benzer bir ordu oluşturmuştur. Daha sonra bölgedeki Çerkes, abaza ve Tatar kabilelerini ziyaret ederek hediyeler, tehditlerle kendine bağlamaya çalışmıştır. Rus askerleri de Kuban Nehrini aşarak Tatar ve Çerkes kabilelerini talan etmeye başlamışlardır. Kurduğu ordusuyla ve Rus askerleri desteğiyle Kuban’ı geçen Şahin Giray bölgeye saldırı düzenlemiştir. Şahin Giray’ın ordusu Çerkesler ve Osmanlı askerleri tarafından bozguna uğratılmıştır. Bu bozgundan kısa bir süre sonra Kırım’da iç savaş çıkmış, sonunda Şahin Giray Kırım’ı Rus Çarlığına bırakmaya zorlanmıştır. Daha sonra belirttiğimiz gibi Osmanlılara sığınan Şahin Giray sürüldüğü Rodos’da idam edilir.
Han Ailesinden Şahbaz Giray Han bölgeye Kırım Hanı sülalesinden bir hanzade yerine Osmanlıların bir yönetici atamasını ister. Şahbaz Giray Han’a göre bölgedeki Osmanlı askeri varlığı güçlendirilmeli ve bölgedeki kabileler çeşitli yollarla Osmanlı Devletine bağlanmalıydı. Bu yapıldığı takdirde, Rumeli tarafından yapılacak bir Osmanlı saldırısından sonra Kafkas kabilelerinin de Rusya’ya saldıracağını söyler. Bunlar yapılmadığı takdirde Rusların aynı yöntemlere başvuracak kabileler üzerinde nüfuz kurup, o bölgeden askerlerini Gürcistan taraflarına geçirerek Faş, Sohum, Batum’u işgal edip, hatta Anadolu’ya bile girebileceği uyarısında bulundu. Bu sebeple Kuzey Kafkasya Halkları elde iken bir işe yaramasalar dahi Rus ilerleyişi önünde bir set vazifesi görebileceğini söylemiştir. (Fedakar, 45; 2014)
Şahbaz Giray’a Kabardaylar hakkında düşünceleri sorulduğunda onların Osmanlı Devleti’nin himayesine can attıklarını, şayet kazanırlarsa Çeçen, Kumuk ve Dağıstanlıların da Osmanlı tabiyetine gireceğini belirtmişti. Kabardeylerin Çerkes ve Abazalardan iki kat fazla nüfusa sahip bulunduklarını ve de dindar olduklarını, bunların dilerse Rus sınırını aşarak toprak kaleleri bile zapt edebileceklerini belirtti… Şahbaz, Kabartayların güçlü bir kavim olduğunu belirttikten sonra, Rusların beş – on senedir onlarla savaştığını ve sulh yapmak zorunda kaldığını, Kabartaylarda top olmadığından sulha razı olduklarını söyledi. (fedakar: 45-46, 2014)
Bölgeyi iyi bildiği anlaşılan Şahbaz giray Çerkes ve abaza kabilelerinin şüphesiz yiğit ve bahadır olduklarını fakat sayılarının da az olduğunu, Abad Giray’ın kabilesi olan Şabsıh (Şapsuğ)’ın diğer kabilelerden daha kalabalık olduğunu, Soğucak ve Anapa taraflarına bir saldırı olduğunda 15 bin asker çıkarabileceklerini belirtti. (fedakar: 47, 2014)
Soğucak’a yerleştikten sonra bölgeyi gezen Ferah Ali Paşa İstanbul’a gönderdiği takdirde: “Eğer bölgede tahkimat yapılırsa Kırım gibi bir memleket olacağını, düşmana güçlü bir set çekeceğini” bildirmiştir (Fedakar: 49, 2014). Anapa Kalesinin konumu daha önce de farkedilmiştir. Ferah Ali Paşa Anapa Limanına geldiğinde Cenevizlilerden kalma kale ve bina kalıntılarıyla karşılaşır ve Kaleyi buraya yapmaya karar verir.
Ferah Ali Paşa’dan sonra bölgeye gönderilen Bicanzade Ali Paşa, Ferah Ali Paşa gibi, bölgede meskûn Abaza, Çerkes ve Nogay kabilelerinin gönlünün hoş tutulması gerektiğini belirtir. Bu kabilelerde savaşçı en az 60 bin kişi bulunduğunu belirterek bölge kabilelerine hediyeler verilmesini ister (Fedakar: 49, 2014). Bicanzade’nin İstanbul’daki devlet ricaline cariyeler göndererek bu makama geldiğini söyleyen Ferah Ali Paşa’nın kâtibi Haşim Efendi; Bicanzadenin ve maiyetinin köle ticareti yaptığını ve bunun kabilelerle olan ilişkiler bozulmaya yüz tutmuştur. Bicanzade Ali Paşa, İstanbul’a gönderdiği raporda, tıpkı Ferah Ali Paşa gibi bölgede meskûn Abaza, Çerkes ve Nogay kabilelerinin gönlünün hoş tutulması gerektiğini belirtir. Bunlarda savaşçı en az 60 bin kişi bulunduğunu belirtir (Fedakar: 91, 2014). Köle ticaretinin yarattığı tepki üzerine Bicanzade Anapa’dan Abazaların yaşadığı bölgeye kaçar. Bicanzade’nin rütbesi indirilip, Bursa’ya sürülür.
Anapa ve Soğucak Seraskerliğine asker toplamak kaydıyla Trabzon Valiliği görevi de verilerek Battal Hüseyin Paşa getirilir.
1787 yılında Osmanlı Devleti Balkanlar’dan ve Kuban bölgesinden Rusya’ya saldırılacaktı. Kaptan-ı Derya Hasan Paşa komutasındaki donanma Kırım’a çıkarma yapacaktı. Çıkarmayı yapacak kuvvetlere Erzurum Valisi Abdullah görevlendirilmiştir.
Bölgeye perdeypey 25 bin civarında asker gönderilmişti. Bölgedeki Kabileler ve yerel Hanlar destek verecekti. Dağıstan hanlarından Avar umm Han Çıldır Valisi Süleyman Paşa’ya yazdığı mektup’ta maiyetindeki 30 bin askerle ister Gürcistan, isterse Rusya tarafı olsun istenilen yere gideceğini yazmıştı. (Fedakar: 117, 2014)
Savaş öncesi Kırımlı Hanzadelere ve Kalgaylar bölgede savaş hazırlıklarına başladılar.
1787 yılına gelindiğinde Avrupa’da bir kamplaşma başlamıştı. Avusturya ikinci Viyana kuşatmasından sonra Osmanlılara karşı sürekli Ruslarla ittifak halindeydi.
Osmanlılar sürekli olarak bu iki devletle savaşmış, Prens Eugeni’nin ölümünden sonra Avusturya’ya galip gelmişse de iki cephede savaşması yüzünden Ruslarla yaptığı savaşları kaybetti. 18. Yüzyılda Avusturya ve Ruslarla yapılan savaş yetmezmiş gibi İranla da neticesiz savaşlar yapılmıştır.
1787 yılında Avrupada iki cephe oluşmuştu. Fransa – Avusturya – Rusya cephesi, diğer yanda İngiltere – Prusya – Hollanda (Felemenk) vardı. İsveç’te bu cepheye yakındı.
Osmanlılar İngiltere’nin kışkırtmasıyla hazırlıklarını tamamlamadan savaşa girdi. Osmanlı Devleti saldırı planını uygulamaya geçirdi. Balkanlarda Ozi’den, Kafkasyada Anapa’dan hucum edilecek, Kırım Serdarı olan Erzurum Valisi Abdullah Paşa da denizden Kırım’a saldıracaktı.
İMAM MANSUR:
Savaş hazırlıkları sürerken 1785 tarihinde Çeçenistan – Dağıstan bölgesinde Nakşibendi tarikatına mensup İmam Mansur ortaya çıkar. Savaş sonunda ruslardan 12 top ele geçirilir. Daha sonra bu toplar anapa’daki Osmanlı kuvvetlerine gönderildi.
İmam Mansur, Rusların bölgedeki en büyük kalesi olan Kızlar Kale’sine (Kızılyar) hucüm etti, fakat başarılı olamadı. Vur – kaç saldırısına başladı. Mansur Ferah Ali Paşa’dan yardım istedi. Ancak Osmanlı Devleti yetkilileri bu talebe soğuk baktı. Mansur’un bölgedeki ünü gün geçtikçe yayılıyordu. İmam Mansur’a sadece Kafkas kabileleri değil, Anadoludan gönüllüler katılmaya başlamıştı.
Gaziantep ulemasından Seyyid Halil Efendi’nin talebelerinden 100 – 200 kişi Ruslarla yaptığı savaşa destek vermek için Kafkasya’ya gitmişti. (Fedakar: 133, 2014)
O dönemde Nakşibendilik Anadolu’da fazla yaygın değildi. İmam Mansur’un hacca ve Anadoluya gidenlere verdiği mühürlü mektuplarıyla bu savaşa destek vermesi Osmanlı Devletini tedirgin etmişti. Tedirginlik hem sınır ihlallerinin Osmanlı Devletinin hazır olmadan Rusya’yla arayı açma tehlikesi ve Halifelik makamına karşı bir rakip olmasıydı.
Savaş başlamasıyla Kırım’da görevli Rus generali Tekeli Kabarday üzerinden Anapa’ya hucüm etme emrini alır.
Savaş esnasında 1790 yılında çıkan kıtlık bölgede açlıktan ölümlere sebep olmuştur. Bölge kabileleri Anapa’daki kuvvetlere yeterince destek veremediler.
Savaş başlar, ancak Battal Hüseyin Paşa Anapa’ya gidişi sürekli olarak erteler. Ruslar taaruza geçer. General Potemkin Ozi Kalesine, General Tekeli ise Anapa üzerine yürür. Casuslar bu taaruzu İstanbul’a bildirirler. Buna rağmen Battal Hüseyin Paşa Canik’ten bölgeye gitmez.
General Bibikov komutasındaki Rus ordusu Anapa’ya saldırır. 25 Mart 1790’da kaleyi kuşatırlar. Ancak büyük kayıp vererek çekilirler. Bu sırada Ruslar Ozi Kalesini ele geçirmişti.
Nihayet bölgeye giden Battal Hüseyin Paşa Anapa Kalesindeyken Rus ordusu 7 Mayıs 1970 günü tekrar saldırdı ve bozguna uğradı.
Battal Hüseyin Paşa istemeyerek de olsa Kuban’ı geçip Kabardey bölgesine gitmişti. Ancak bölgeye yaklaşırken askerleri terhis edip, geri göndermeye başlamıştı. Kabardey bölgesi yakınındaki az sayıda Rus kuvvetine saldırmak yerine askerleri dağıtmış, yakın adamlarıyla Rus ordusuna sığınmıştır. Dağılan Osmanlı birliklerini Ruslara esir düşmekten Çerkes kabilelerinin Ruslara saldırması kurtarmıştır.
Battal Hüseyin Paşa’nın kaçması bölgedeki dengeleri alt-üst etmişti. 20 – 25 bin kişilik Osmanlı ordusu dağılmıştı. Bölgedeki kabilelerin Osmanlı Devşetine güveni sarsılmıştı. Kırım Seraskeri Abdullah Paşa bölgeye gitmemiştir.
Bu durumdan faydalanan Ruslar tekrar Anapa’ya hücuma kalktılar. Bu sırada İmam Mansur Anapa’ya gelerek, Osmanlı Devletinin yanında Ruslarla savaşmaya gelmişti.
Ruslar bölgeye gelerek 10 Temmuz’da kaleyi kuşatmaya başladılar ve 26 Temmuz 1791’de kale Rusların eline geçti. Kalede bulunan İmam Mansur Rusların eline esir düştü. Mansur hapsedildiği Solovki adasında öldü. Bölgeye gitmeyen Erzurum Valisi Abdullah Paşa idam edildi.
Kale düştükten bir müddet sonra Ruslarla mütareke imzalandı (10 Ağustos 1791). 8 ay sonra 1792 yılında Yaş anlaşması imzalandı ve savaş sona erdi. Anapa ve Soğucak kaleleri Osmanlılara teslim edildi. Kafkasya sınırı yine aynı kaldı. Kuban iki devlet arasında sınır oldu. Osmanlı yetkilileri bölgedeki Rus topraklarına yapılacak yağma akınlarını önlemekle sorumlu tutuldular. Barışla beraber bölgede köle ticareti yeniden başladı.
Bölgeye atanan, kimisi görev yerine getirmeyen Paşalar yüzünden Osmanlı’nın ve bölgenin kaderi değişti. Erzurum valisi askerleriyle bölgeye gelse Ruslar Anapa’ya saldırmayı cesaret edemeyeceklerdi. Ruslarla barış daha uygun şartlarla yapılacaktı. Battal Hüseyin Paşa’nın yerine yetenekli bir Paşa atansa bölge halkının desteğiyle belki Kırım kurtulabilecekti. Yapılan planlar ve hazırlıklar yeteneksiz yöneticiler elinde başarısız oldu.
İRAN – KAFKASYA – OSMANLI İLİŞKİLERİ
Osmanlı Devleti önce ipek ticareti güzergâhını, sonra baharat ticaret yollarını ele geçirmek için yaptığı savaşlar, İran Devleti ile Osmanlı Devletini karşı karşıya getirdi. Bu savaşlar, Kanuni devrinde mezhepsel temele oturdu. Kanuni devrinde ulema ülke yönetiminde etkili oldu. Ulema tarafından politik fetvalar verilmeye başlandı.
İran’da kurulmuş Türk Safevi Devletine karşı mezhepsel fetvalar çıkarılarak Türkmenlerin üzerindeki Safevi etkisi kırılmak istendi. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Anadolu Türkmenleri arasında babaların, dedelerin önderlik ettiği ayaklanmalar çıktı. Başta Dulkadir Beyliğine bağlı Türkmek aşiretleri olamk üzere çok sayıda Türkmen Azarbeycan ve İran’a göç etti. Osmanlılar defalarca Azerbeycanı ve İranı işgal ettilerse de mezhepsel ayrılık bölgeye hâkim olmalarını engelledi.
Osmanlılar Kırım Hanlığı vasıtasıyla Batı Kafkasya’yı kontrol ederken Safeviler’in yönettiği İran Gürcistan ve Doğu Kafkasya’yı kendine bağlamıştı. Burada yaşayanlar Safii mezhebindendi. Bu yüzden İran’a soğuk, Osmanlılara sempatiyle bakıyorlardı.
Bu iki imparatorluğun (mezhepsel gözüken aslında ticari kökenli) bitip – tükenmez savaşları Moskova çevresinde etkili olan Moskova Büyük Prensliğini İmparatorluk haline getirmiş, yaklaşık iki yüzyıl sonra Ruslar Doğu Anadolu’yu ele geçirmişti.
https://www.belgeseltarih.com/18-yuzyil-sonu-osmanli-kafkas-iliskileri-ve-ferah-ali-pasa/
MAKALEYE YORUM YAZIN
-
17.05.2020 Mezarında bile rahat bırakılmayan Şehzade Cem Sultan
-
09.05.2020 Lodos estiğinde uçaklar Bursa'ya inemezdi
-
09.05.2020 Bursa Basınından Uçan Daire Haberleri
-
18.04.2020 Bursa'nın Dağ Yöresinde Sinema
-
18.04.2020 Bir zamanlar Bursa'da deve güreşi de yapıldı
-
17.04.2020 Kültürpark'taki boa yılanları nasıl öldü?
-
17.04.2020 Bursa'da fil cinayeti! Arşivden yansıyanlar…
-
17.04.2020 Antik Çağlardan Günümüze Gelen Bir Kavim: Sahalar
-
10.04.2020 Yerel Basın Arşivi: Bursa defineleri nerelerde çıktı?
-
05.04.2020 Şeyh Bedrettin Vakası öncesi Rumeli'ne sürülen dini gruplar
-
05.04.2020 Bursa'ya sürgün edilen şeyhülislamlar
-
05.04.2020 Bursa'da medfun mollalar
-
27.02.2020 Pazırık Halısı ve Kurganı
-
27.02.2020 Tirilye Sinemaları
-
27.02.2020 Bursa'da Havayolu Taşımacılığı, Uçak Kazaları ve Anılar
-
27.02.2020 İnegöl'de müderrislik yapan mollalar
-
02.11.2019 Bir Mübadele Öyküsü: Langaza'dan Çeşnigir Köyü'ne
-
20.10.2019 Kızılbaş ayrımı Bursa'da başladı: Kızıl börk-Ak börk ayrılığı
-
20.10.2019 Nostalji… İnegöl Sinemaları…
-
06.08.2019 Kurşunlu sinemaları ve Kurşunlu'da bir gezinti
-
14.07.2019 Osmanlı Devletinin Kuruluşu: Aşiretten mi Yoksa Uç Beyliği mi?
-
10.07.2019 Bursa'da çekilen filmler
-
02.07.2019 Fergana
-
30.05.2019 Philips demek Eindhoven demek
-
29.05.2019 Utrecht'te Runik Yazı
-
28.05.2019 Bir Hollanda gezisi ve Rembrandt
-
28.05.2019 Bu dünyadan Hadi Türkmen geçti
-
28.05.2019 Mustafakemalpaşa'da Çekilen Filmler
-
25.05.2019 Kızılderililer ve Ön Türkler
-
17.05.2019 Osmanlı ve Teşkilatı Mahsusa'nın Müttefiki Küçük Han
-
27.04.2019 Keles Sinemaları (Nostalji)
-
14.04.2019 Memlûkler
-
14.04.2019 Osmanlı tahtına göz diken Giraylar
-
07.04.2019 Semerkand'dan Kastamonu'ya Astronom Şirvani
-
24.03.2019 Fransız tarihçilerin gözünden Osmanlılar'ın Mısır'ı fethi
-
24.03.2019 Bursa Orhangazi Sinemaları
-
16.03.2019 İznik Sinemaları ve Anılar
-
15.03.2019 Yenişehir, Anılar ve Sinemaları
-
13.03.2019 Osmanlı'da Nüfus Sorunu Üzerine
-
13.03.2019 Şeyh Bedrettin (1358/59 – 1416)
-
13.03.2019 93 Harbi (1877-1878) Öncesi Anadolu
-
09.03.2019 Unutturulan Cihangir Osmanlı Padişahı
-
09.03.2019 Halide Edip'in romanı… Mustafa Kemal Paşa ve "Vurun Kahpeye"
-
06.03.2019 Tankut Sözeri – Hayatı… Eserleri…
-
27.01.2019 Bursa Geçit'te Bir Sinema
-
05.01.2019 Padişah II. Mahmut Dönemine Farklı Bir Bakış
-
01.01.2019 Anadolu'dan Semerkand'a, Semerkand'dan Anadolu'ya bilime yolculuk
-
30.12.2018 Runik Yazıyı Okuyan Adam: Kazım Mirşan
-
30.12.2018 Meclis-i Mebusan'da bir oturum ve Ahmet Vefik Paşa
-
19.12.2018 Hüsnü Züber – "Yaşarken mezar taşını yaptıran adam!"
-
14.12.2018 Leon Cahun'a göre Avrupa'da Ön-Türk izleri
-
09.12.2018 Osmanlı'nın son Mekke Şerifi Ali Haydar Paşa, Fahrettin Paşa ve Medine Müdafaası
-
09.12.2018 Anna Komnena zamanında Balkanlarda Türkler
-
25.11.2018 Keles-Taşkent Hattı
-
25.11.2018 Malta Sürgünleri
-
25.11.2018 Malta'ya sürülmeden Samsun'a
-
18.11.2018 Sinema işletmecisi Bahri Akkuşoğlu'nun gözünden Bursa'da sinema dünyası
-
18.11.2018 Katip Çelebi'nin izinden giden Bursalı müellif Mehmet Tahir Efendi
-
18.11.2018 Bursa'da Medfun Sadrazamlar ve Vezirler
-
13.10.2018 Kurtuluş Savaşı ve Demirkapı Köyü
-
13.10.2018 Rydakos Çayı'ndan İskele Mahallesi'ne Kocasu'nun yolculuğu
-
13.10.2018 Güllüce Köyü, Mustafakemalpaşa ve Anılar
-
12.10.2018 Yeniçeriler ve yeniçeri isyanlarına farklı bir bakış
-
25.09.2018 Bursa'da nostaljik bir gezinti
-
25.09.2018 Doğu Anadolu'da Kurulan Şuralar
-
25.09.2018 Emperyalizmin Tarih Anlayışı
-
26.08.2018 Batı Anadolu Halkı, İonlar
-
21.08.2018 Bursa'da son ipek filatürcü
-
21.08.2018 İngilizlerle ayrı bir barış antlaşması yapmak istiyordu, ölü bulundu
-
21.08.2018 Güvem Köyü'nden bir mucit
-
21.08.2018 "Herkes Geldi Ama Zuhram Gelmedi"
-
20.08.2018 Meyhane Kültürü – Bursa'da Meyhaneler
-
13.08.2018 Semerkant Rasathaneleri ve Medreseleri
-
24.07.2018 Kor Paşa, Çadır Yıkan Paşa, Bursa'yı Ayağa Kaldıran Paşa
-
24.07.2018 Yıldırım'ın ve Timur'un şairi Ahmedi
-
24.07.2018 TOY – Özbek Düğünü
-
15.07.2018 Bursa'nın Bayram Yeri: Pınarbaşı
-
15.07.2018 Enver Paşa'nın gerçekleşmeyen hayali: Resne'ye dönüş
-
15.07.2018 Tarih Yazımının Değişimi: 19. Yüzyıl
-
08.07.2018 Hemşinlilerin Kökeni… Doğu Ülkeleri Tarihinin Altın Çağı
-
08.07.2018 Kafkas arkeolojisi üzerine
-
08.07.2018 Mevlit Yazarı Süleyman Çelebi'nin Türbesi Nasıl Yapıldı
-
08.07.2018 Türkiye'de Panayır Kültürü
-
08.07.2018 Bursa'da Gizli Nikah ve Sinemacı Bahri Eşiyok'un Gözünden Bursa Sinemaları
-
24.06.2018 Çerkeslerde Düğün-Yemek-Giysi Kültürü
-
24.06.2018 Binek taşları ve Bursa'daki son binek taşı
-
24.06.2018 Cumhuriyet ekonomisi başlarken
-
22.06.2018 Yeni komedi türü: Tarih kitaplarındaki çeviri hataları
-
19.06.2018 İpek Yolu Devletleri ve İpek Savaşları
-
17.06.2018 Kafkasya'dan İspanya'ya, Anadolu'dan Orta Doğu'ya dolmenler
-
17.06.2018 Evliya Çelebi'den günümüze Bursa'nın kıraathaneleri ve kahve kültürü
-
16.06.2018 Osmanlı'nın kuruluş yıllarında Bursa'da sağlık
-
16.06.2018 2. Dünya Savaşı'ndan hüzünlü bir öykü: Kravat
-
16.06.2018 Kapalıçarşı yangınından sonra Yorgancılar Çarşısı nasıl açıldı
-
16.06.2018 Bursa Kız Lisesi Bandosu
-
16.06.2018 Bursa Kız Lisesi Korosu
-
08.06.2018 İnegöl'de çekilen filmler
-
05.06.2018 1.Dünya Savaşı'nda Batı Trakya
-
05.06.2018 Bizans ve Bursa İpekçiliği
-
31.05.2018 Gemlik'in sinema geçmişine dair anekdotlar
-
31.05.2018 İnegöl'de nostaljik bir gezinti ve Kent Müzesi
-
23.05.2018 Misi Etnografya Evi
-
23.05.2018 Mevlit Yazarı Süleyman Çelebi ve Kazım Baykal
-
16.05.2018 Bursalı Osmanlı tarihçisi Neşri
-
16.05.2018 Türkiye ve Dünyada Çerkes Diasporası
-
16.05.2018 Bursalı Tahir Bey ve Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey'in gözünden Karagöz ve Hacivat
-
08.05.2018 Bursa'dan Tamgalısay'a yolculuk notları
-
08.05.2018 Kafkasya'dan Anadolu'ya: Zekeriya Efendi
-
15.04.2018 Teşkilat-ı Mahsusa ve Türkistan
-
14.04.2018 Bulgar-Yunan çetelerine karşı… Son Osmanlı akıncıları
-
14.04.2018 Mary A. Walker'ın Bursa anıları ve Karadeniz boyundaki son Oğuz devleti
-
14.04.2018 Bursa'dan Kırım tahtına: İslam Giray Han
-
14.04.2018 Çerkes ve Gürcü köle ticaretinin yasaklanışı (1845-1855)
-
07.04.2018 Ermeni tehciri üzerine
-
07.04.2018 Anadolu'da ‘Erken' Hurri Kültürü
-
06.04.2018 Kuşçubaşı Hacı Selim Sami Bey (1877-1927)
-
05.04.2018 Onlar yaşarken efsaneydiler
-
04.04.2018 Kıpçak Ermeniler
-
04.04.2018 Nexhaylar'ın kızı
-
04.04.2018 Semerkant'tan Anadolu'ya
-
04.04.2018 Adıgelerde Nart Efsaneleri
-
03.04.2018 Vubıhlar / Ubıhlar
-
03.04.2018 Muy Mübarek
-
02.04.2018 Yitirdiğimiz Osmanlı Kenti: Bursa
-
02.04.2018 Kurtuluş Savaşı'nda Batı Trakya'da Kuva-yı Milliye
-
30.03.2018 Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti (1917-1920)
-
30.03.2018 Kırım Hanları ve Çerkesler
-
30.03.2018 II. Beyazit döneminde Kafkasya
-
27.03.2018 Üçüncü Batı Trakya İdaresi
-
27.03.2018 Yeşim Taşı
-
27.03.2018 Boğanın boynuzları – Sümerler – "Tarih Türklerle Başlar"
-
26.03.2018 Bursa'da özel radyoculuğun öncülerinden Mehmet Önür-Cemal Elmas
-
26.03.2018 İkinci Batı Trakya Devleti
-
25.03.2018 Ürdün'den Bursa'ya Kafkas tarihçisi Mahmut Bi
-
25.03.2018 İstiklal mahkemelerinde "İzmir Suikasti" davası
-
25.03.2018 Harf Devrimi ve Millet Mektepleri
-
24.03.2018 Anadolu'ya yerleştirilen Kumanlar (Manavlar)
-
25.03.2017 Hükümet-i Muvakkate / Rodop Geçici İdaresi
-
16.03.2017 Harp tarihçilerimiz ve Bursalı Mehmet Nihat Bey (1886-1928)
-
22.05.2016 Denize atılan çiçekler: Kafkas sürgününe anma
-
03.04.2016 Özbekistan… Tarihini koruyamayan kent: Hokant…
-
26.03.2016 Ermeni Tehciri
-
25.03.2015 Eski Zağra Müftüsü'nün gözünden 93 Harbi