- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 25 May 2019, Saturday 3:05
Bu yazıdan amacım bazı Kızılderili kabileler ve ön Türkler arasında bazı kültürel benzeşmelere dikkat çekmek; bu halkı oluşturan bazı dış göçlere dikkat çekmek, bu konuda son yıllarda yapılan bazı yeni çalışmaları incelemektir. Milletlerin saf ırklardan oluşmadığını genler üzerine yapılan son çalışmalar bize göstermiştir.
Göktürkler üzerine araştırmalar yapan ve bu konuda kitaplar yazan Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, kaya resimleri ve Ön Türklerden kalan izler üzerinde çalışan ve çektiği resimleri albümler halinde yayınlayan merhum Servet Somuncuoğlu’yla Türkistan’ı gezerler. Taşağıl, “Gökbörü’nün İzinde” adlı eserinde, Grono-Altay (Dağlık Altay) Cumhuriyeti’nde yüz bin yıl öncesine ait tarihi nesneler bulunduğunu yazar. Bölgede çok sayıda kurgan ve kaya resimleri bulunmaktadır. Dağlık Altay Cunhuriyeti’nin Ulagan ilçesinde dünyanın ilk düğümlü halısı Pazırık’ta bulunmuştur.
Taşağıl, merhum Somuncuoğlu ile beraber, Sibiryanın başkenti olarak bilinen ve Rusya Federasyonu’nun üçüncü büyük kenti olan Novasibirsk’te Sibirya’daki yaşamın sergilendiği küçük bir etnografya müzesi olan, Kraçevarsky Muzey’i ziyaret ederler.
Taşağıl, “Gerçekten oradaki kayıkların, şaman elbiselerinin ve diğer etnografik malzemelerin ilginç şekilde Kızılderili eşyalarına benzediğini gördüm. Rahmetli Servet, bu malzemeleri görünce, ‘Hocam, Kızılderililer kesin Türk, hemen yazmalısın.’(Gökbörü’nün İzinde, s,57)
Bölgede yaşayan ve ren geyiği yetiştiren Duhalar’ın çadırları Kuzey katlı evleri gizemini korumaktadır. Amerika’daki ova yerlilerinin çadırlarına benzer. Bildiğimizin aksine Kızılderililerin büyük bir kısmı yerleşik’ti. Pueblo yerlilerinin çok katlı evleri gizemini korumaktadır. Salgın hastalıklar ve katliamlardan arta kalan yerliler, mecburen göçebe yaşamak zorunda kaldılar.
Kuzey Amerika kıtasının ilk sakinlerinin Sibirya’nın güneyindeki Altay bölgesi olduğu ortaya çıktı
WASHINGTON- ABD’deki İnsan Genetiği dergisinde yayımlanan araştırmayı yapanlardan Pennsylvania Üniversitesi Antropoloji bölümü Doçenti Theodore Schurr, Rusya, Moğolistan, Çin ve Kazakistan’ın kesiştiği Altay bölgesinin on binlerce yıldır çok sayıda halkın gelip gittiği kilit bir yer olduğunu belirtti.
Araştırmaya göre, Amerika kıtasındaki ilk insanların ataları bu halklardan biriydi ve bugün Rusya Federasyonu’nun bir parçası olan Altay’dan 20 bin ila 25 bin yıl önce gelmişlerdi.
Asyalılara ait genetik özelliklere sahip bu insanlar, o dönemde sular altında olmayan Bering boğazını geçmeden önce tüm Sibirya’yı katettiler.
Araştırmalarında, Amerikalı kızılderililerin ve Güney Altay bölgesinde yaşayan yerli kavimlerin DNA’larında Y kromozumunu (babadan geçen) analiz eden bilim adamları, iki grubun paylaştığı ve bunlara özgü genetik mutasyonu bulmaya çalıştılar.
Araştırmanın sonucunda, Amerikalı ve Rus antropologlar, her iki grupta da, anneden miras mitokondriyal genlerde de aynı genetik özellikleri buldular.
Çalışmalarında bu mutasyonların ortaya çıkması için ne kadar zaman geçmesi gerektiğini hesaplayan bilim adamları, Altay genlerinin 13 bin ila 14 bin yıl önce Amerikalı yerlilerinkinden ayrıldığını tahmin ediyorlar. (AA)
Sahalar (Yakutlar) üzerine bir kitap yazmış olan Serosevski, şunları yazmıştır; “Dış görünüş itibariyle Sahalar üç gruba ayrılabilir:
I)Rus kanının belirgin bir biçimde fark edilebildiği grup;
2) Moğol tipi olup, Tunguslara daha yakın olan grup;
3)Öz Türk ya da Saha grubu; ki bu grubun Kuzey Amerika Kızılderilileriyle benzerliğini A. F. Mindendorf da kaydetmiştir.
Üçüncü gruba ait kişilerin burnu kemerli, yüz eğrisi çok hoş olup, dudakları belirgin, gözleri kara ve parlaktır…” (Seroşevski, V.L., Saha Yakutlar,s, 59-60)
Yazar, Saha savaşçılarının isimlerinin Kızılderili savaşçılarla olan benzerliğine dikkat çeker. (Seroşevski, V.L., Saha Yakutlar,s,159)
“… Ural dilleri ile Atapask ve onlara akraba ama daha güneyde bulunan Apaçi ve Navaho Kızılderililerinin dili arasındaki akrabalık günümüz bilim literatüründe kanıtlanmış olgu durumundadır. Dolayısıyla, Sahaların Kuzey Amerika Kızılderililerine yakınlığı da fazla fantastik bir iddia değildir. (Seroşevski, V.L., Saha Yakutlar,s,289)
Ünlü Rus tarihçi Gumilev, Kızılderililerin Sibirya’ya mamut avlamaya geldiğini yazmıştır.
İnsanoğlu Güney Amerika’ya üç ayrı göç dalgasıyla yerleşmişler
Harward Tıp Okulu’ndan David Reich yönetiminde 8 ülkeden 72 bilim insanı, insan kalıntılarına ait 49 kemik öeneğinin DNA’sını incelediler. Buluntular Belize, Brezilya ve Andlar gibi Orta ve Güney Amerika’nın batısından. Ve DNA’ları bugüne dek incelenen fosildekilerden on misli daha eski.
Kemiklerin 17.000 yılı aşkın bir süre önce Sibirya’dan Alaska’ya geçerek, Kuzey Amerika kıtasına yayılan avcı ve toplayıcı gruplara ait olduğu anlaşıldı. Bu insanlar panama kara köprüsünü geçerek üç göl dalgasıyla (İlki 15.000-11.000 yıl önce; ikincisi-9000 yıl önce ve üçüncüsü 4000 yol önce) Güney Amerika’ya yerleşmişler. Bu göç yolu Şili, Brezilya ve Belize’deki kemiklerle kanıtlanmış oldu. Amerika’ya ilk yerleşenler Clovis insanlarıydı. Bunlar Amerika’da çok geniş bir alana yayılmış olan ve iki kenarı da işlenmiş çakmaktaşında mızrak uçlarıyla bilinen bir kültürü oluşturmuşlardır. Klovislerin antik DNA’ları (aDNA) buluntularda tespit edilmiş ancak 9000 yıldan daha yeni olanlar yok olmuş.
Bu da büyük bir popülasyon değişimi anlamına geliyor. Bu grubun soyu tükendikten sonra yeni bir topluluk büyümeye başlamış ve bu topluluğun DNA sinyalleri günümüzdeki yerli halkla devam ediyor. Bu da sürekli yerleşime işaret ediyor ki, bu durum Avrupa, Asya ve Afrika’daki hareketli nüfus tarihiyle büyük bir zıtlık oluşturmakta. (Nilgün Özbaşaran Dede, Herkese Bilim ve Teknoloji, sayı:141,s, 5)
Amerika’ya göç eden halklar kıtadaki atları avladıkları için yok ettiler. Panama kıstağının darlığı, yetmezmiş gibi neredeyse geçilmez sıklıktaki ormanlar Güney Amerika’daki yük hayvanı lamaların Kuzeye geçişini engellemiştir. Demiri işleyemeyen Amerikan halkları birkaç çeşit halkın karışımıyla oluşmuştur.
Bu oluşumun temelini köse proto Moğollar oluşturmuştur. Kızılderililer arasında biyolojik olarak farklılıklar olmasına rağmen temel öğe koyu tenli oluşları (bakır ten) ve köseliktir.
Bu halkların dışında Vikingler gibi küçük koloni kuranlar olmuştur. Ayrıca, Polinezyalıların katamaran tipi teknelerle geldiklerini Thor Hyerdahl (1914-2002),Kon-Tiki adlı salıyla Peru’dan Polinezya’ya giderek ispatlamıştır. Kıtayı Çinliler de ziyaret etmiştir. Ayrıca bulunan bazı kabartmalarda Fildişi Sahili’nde yaşayanlara benzemektedir. Eskimoların en baştaki kimseye “Hakan” demeleri, Dakotaların ise Wakang demesi ilginçtir.
Bir başka ilginçlik Orta Amerika ve Yucatan Yarımadası’ndaki piramitlerin Sümer piramitleri gibi basamaklı oluşudur.Göçler açısından da bu bölge ilginçtir. Fas’tan Mısırlıların kullandığı Papirüsten yapılmış RA-II adlı tekneyle yola çıkan Thor Hyerdahl, teknesini akıntıya bırakmış ve Meksika körfezindeki Bardabos’a ulaşmıştır. Hyerdahl, Antik Çağ’da kıtalar arasında yolculuk yapıldığını göstermiştir.
Bölgeye daha önce sakallı ve beyaz tenli insanlar gelmiştir. Bölgeye çok faydası dokunan bu insanlar ayrılırken “tekrar geleceklerini” söylemişlerdir. Bu olay bölgedeki halklarının inançlarında büyük yer tutmuş ve İspanyol istilacılar bu inançtan faydalanmışlardır.
*
Reha Türkkan’ın bu konudaki yazdığı “Türkler ve Kızılderililer” kitabındaki tespitlerini inceleyelim.“Arjantin’de Lappata Üniversitesi araştırmacıları ve ABD’de Kansas Enstitüsü’nden A. Bergen, Doğu Asya’da Yenisey ve Altaylardaki Türklerin kromozomlarındaki (Y) özelliğinin bütün Kızılderililerinkinin aynı olduğunu bulmuşlardır. (s.41) Maya ve Azteklerin yaşadığı bölgede 2 metreyi aşan aksakallı insan heykelleri bulmuşlardır.
Kuzey Amerika’nın en uç noktalarında yaşayan Aluetlerin ve Eskimoların yaklaşık 11 bin yıl önce göç ettikleri sanılıyor. Şu anma kadar Amerika’da 35-40 bin yıllarından öncesine ait insan iskeletleri henüz bulunmamıştır.
Reha Oğuz Türkkan, Arizona’da ünlü bir sayfiye yerinin adının “Hava-su” olduğunu yazar (s.123). Türkkan, Mexico City’de bulunan antropoloji müzesinde 24 tonluk bir kayaya oyulmuş bütün duvarı kaplayan 12 hayvanlı bir Aztek takvimi görmüştür. Bu takvim önce Toltek ve Mayalarca benimsenmiş. Bu takvim deki hayvan-yıl sıralaması Türk takvimindeki gibidir.(s.139-140)
1800’lü yılların başında Von Humboldt, Kızılderililerin üzerinde yaptığı antropolojik tetkikler sonucu bunların “Mongoloid” ırklarıyla benzerliklerini tespit etmiştir (s.193).
Haddon, Montandon, Pittard ve Howells gibi ünlü antropologlar Ameri yerlileri için “Proto-Mongoloid-Mongoloid Öncesi” demişlerdir (s.194)
Von Humboldt, Vuesdes Condillieres adlı eserinin 31-39. Sayfalarında Amerikan dillerinden derlediği 137 kelimenin Ural-Altay dilleriyle hatta Uygurca ile izah edilebileceğini yazmıştır. (s.203)
1935 yılında Roma’da toplanan 19. Oryantalistler kongresinde Uruguay Montevideo üniversitesinden Prof. Ferrario sunduğu bildiriyle İnkaların konuştuğu Keçua diliyle Türkçe arasındaki benzerliğe dikkat çekmiştir. (s.203)
Fransız dilcisi Georges Dumezil, 1977 yılında Journal Asiatique’de yayınlanan bir araştırmasında ancak Türkçe ile izah edilebilen 300’den fazla Kızılderili dillerinden kelime göstermiştir. (s.206)
Fransız dilcisi Georges Dumezil, Keçua diliyle Türkçenin Çuvaş lehçesini karşılaştırmıştır. Benzerlikler konusunda yüzlerce örnek vermiştir. (s.216)
Osman Nedim Tuna, 1981 yılında toplanan Milli Türkoloji Kongresi’nde Dumezil’inKeçu adilini tetkik ederken (bulduğu) kelimelerin %50 kadarının kesinlikle Türkçe kökenli olduğunu belirtmiştir. Dumezil, Keçua dilinin tıpkı Türkçe gibi ‘ekler’ yoluyla cümle oluşturduğuna, temel ‘ blok’ kelimenin değişmediğine işaret eder.(s.222)
Aztek Medeniyeti ve tarihi üzerine ilk bilimsel eseri yazmış olan William H. Prescott,1874’de Maya ve Aztek takvimini incelerken, bunun “Moğollar ve Tatarlar” diye isimlendirdiği Asya takvimiyle şöyle mukayese ediyor: “Milletler arasında, müesseselerin ve geleneklerin yüzey benzerliklerine, hatta aynı gibi görünüşlerine bakıp, menşe birliği hükmüne varmakta acele etmemeliyiz, bu doğru… Ancak bazı özellikler vardır ki, bunlar benzer şekilde iki millete rastlanırsa, vaktiyle bir temasın olduğunu mantıken belli eder… Bunun yüksek derecede bir örneğini, Azteklerin kronoloji sistemlerinde görüyoruz. Yılları devrelere bölmeleri, bunları, rakamlar yerine, periyodik serilerle tanımlamaları gibi. Benzer bir sistemi Asya’da fakat 52 yerine 60’lık devreler halinde görüyoruz… Ancak prensip tıpatıp aynıdır… Asya’da hayvan sembolleri kullanılmıştır. 12’den 4 tanesi Azteklerdekinin aynıdır, 3 tanesi coğrafya farkıyla ilgili değişikliklerdir; fakat benzer niteliktedir. Geri kalan 5 hayvan Anahuac (Meksika) bulunmayan hayvanlardır. Bundan daha fazlası beklenemezdi…(History of the Conguest of Mexico, 3. Cilt, s.319-3219 Aktaran Reha Oğuz Türkkan, Türkler ve Kızılderililer, s.229)
*
“Türklerin ve Tatarların Kökeni” kitabını yazan Mir Fatih Zekiyev, bu konuda ilginç benzerlikler tespit etmiştir.
Halkların en eski etnik kökenleri, bir kural olarak, lengustik işaretlere göre dil bilimciler tarafından ortaya çıkarılır, Halkların etnogeneziyle uğraşan tarihçiler ise,arkeolojik belgeler ve diğer verileri de ilave ederek, genellikle dil bilimcilerin ulaştıkları sonuçları kullanırlar.
J.Joselin, Amerikan Kızılderililerinin dillerinde Türkçe kelimeler bulunduğuna henüz 1638’de dikkat çekmişti. XIX. yüzyılda ise Otto Rening, Kuzey Amerikalı Siyuların dilinde:
-Tang- “Tan vakti”
-Tani veya tangi-“tanımak
-Ate-“baba”
-İna-“ana”
-Ta-te- “yer zamiri ekleri”
-Yekta-“tarafından” gibi bir çok kelime saymıştır. (Karamullin, A. O,Vozmojnom rods ve otdelnix indey shix yazıkov s tyurskin, s.136-141.Aktaran,Türklerin ve Tatarların Kökeni, Mir Fatih Zekiyev, s.93)
Günümüzün bilim adamlarından İsveçli Stig Vikander, Maya ve Altay dilleri arasındaki etkileşimi ortaya koyan birkaç çalışma yayınlamıştır. Karamullin, bu çalışmalardan faydalanarak şu örnekleri göstermektedir:
-Aak-“ak, nemli”
-Aka-“aga- akmak”
-Baldız-“baldız”
-Bayal-zengin, çok”
-Boya, bır-“burmak”
-Çık-“çıkmak, ortaya çıkmak”
-Tur-“durmak”
-Yot-“bağlamak, birleştirmek, yatmak” (Türklerin ve Tatarların Kökeni, Mir Fatih Zekiye, s.93-94)
Amerikalı Kızılderililerinden Mayaların dilinde y ve c sesi çoğu kez birbiri izlemektedir ki,Türkçe fonetikayı hatırlatmaktadır. Fiillerde -l eki aktif olarak kullanılmaktadır. Olumsuzluk eki -mi/-ma şeklindedir. ki, bunlarda Türkçe morfolojiyi hatırlatmaktadır.(Karamullin, A. O,Vozmojnom rods ve otdelnix indey shix yazıkov s tyurskin, s.140. Aktaran, Türklerin ve Tatarların Kökeni, Mir Fatih Zekiyev, s.94) Türk dillerinde olduğu gibi Maya dilinde de “yaş” sözcüğü “genç, yeni” anlamında kullanılmakta; “yasil”, “yeşil” sözcüğünü bünyesinde bulundurmaktadır.(Diego de Landa, soobşceniye o delax v Yukatane,1566, s.19, 77, 79. aktaran, Türklerin ve Tatarların Kökeni, Mir Fatih Zekiyev, s.94)
Maya kültür ve alfabesi uzun bir süre Rus bilim adamı Yu. V. Kronozov’un da dikkatini çekmiştir. Yazar çalışmaları sonucunda peş çok Mayaca kelimenin Türkçe ile örtüştüğünü şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur.
Pek çok Türk halkı gibi Mayaların musikisi de pentatonik üzerine kurulmuştur.
Bu araştırmaların gösterdiği sonuç: “Bu Kızılderililer her kim olurlarsa olsunlar, her yönden Türklere yakın oluşları 20-30 bin yıl önce de Türklerin Amerika kıtasına saçılmış olduklarını göstermektedir. (Türklerin ve Tatarların Kökeni, s.96)
Araştırmalar, 20-30 bin yıl önce Bering Boğazı’nın var olmadığını, Amerika ve Asya ana karalarının birleşik olduğunu, hayvanların ve insanların iki kıtayı birleştiren noktadan geçerek birbirleriyle kaynaştıklarını ortaya koymaktadır. (Kuzmişçie, V, Taynı jretsov Maya, s.342. Aktaran, Türklerin ve Tatarların Kökeni, Mir Fatih Zekiyev, s.96)
Başkırdistan’da (Matuşin G., Indayet Na Urale/Vokrug sveta,no:10, s.29-30), Moğolistan’da (Novgorodova E.A., Pamyatniki drevnosti i ne kotoriya problemi Mongolskogo etnogenezya / problemi dalnego vostoka no:1, s.130) bulunan beş bin yıl öncesine ait kafatasları ve ortaya çıkaeılan cenaze defin şekilleri her iki ülkede de Amerikan Kızılderililerinin yaşadığına işaret etmektedir. İlk insanların Asya’dan Amerika ana karasına geçtiklerini Bering, Alaska ve Aleut adalarında araştırma yapan Sovyet-Amerikan heyeti üyeleri de kaydetmektedirler.Bu heyete Rusya tarafından başkanlık eden Prof. A. Okladnikov, ilk Amerikalıların Sibiryalı olduklarını belirtmiştir. (Okladnikov, A., Pervimi Amerikant sami bili Sibiryaki /Narado, jizn, no:12, s.33) Onlar zaman içinde Güney Amerika’ya geçmişlerdir. (Kuzmişçie, V, Taynı jretsov Maya, s.343)
Eski Türklerin Batı Avrupa’da ve Pirene Yarımadası’nda yaşadıkları göz önünde bulundurulursa, İlk Amerikalıların da Avrupa’dan gitmiş oldukları teklifi getirilebilir. (Türklerin ve Tatarların Kökeni, Mir Fatih Zekiyev, s.96)
Zacharia Sıtchin’in “Kozmik Tohum” adlı eserinde ilginç bir bilgiyle karşılaştım. “1987 yılında Joseph Greenberg, “Languages in the Americas-Amerika Kıtası Dilleri” kitabında Yeni Dünya’daki yüzlerce dilin Eskimo-Aluet, Na-Dane ve Amerikand adını verdiği üç aile olarak gruplanabileceğini göstermiştir. Vardığı daha büyük önem taşıyan yanı, bu üç grubun Amerika Kıtası’na Afrika, Avrupa, Asya ve Pasifikten getirilmiş olmalıydı. Yeni Dünya’daki diller eski dünyanın dillerinden türemeydi.
Yazarın Na-Dene adını verdiği ön-dil, Greenberg’in önerdiğine göre, Sovyet bilginlerin Dene-Kafkasya grubu ile ilişkiliydi.
Merritt Ruhlen, Natural History dergisinde bu (Mart 1987) ‘Artık var olmayan Etrüskçe ve Sümerceyi içeren diller grubuna genetik açıdan en yakın’ gibi göründüğü yazmıştır.” (Sıtchın, Zecharia, Kozmik Tohum, s,237)
Vikipedi de bu konuda şunlar yazılıdır: “Na-Dene dilleri, Kuzey Amerika’da Na-Dene Kızılderilileri tarafından, ABD (Alaska, Washington, Oregon, Kaliforniya, Utah, Kolorado, Arizona, New Mexico, Oklahoma, Teksas) , Kanada (Yukon, Kuzeybatı Toprakları, Nunavut, Britanya Kolombiyası, Alberta, Saskatchewan, Manitoba) ve ufak bir kısmı da Meksika’da konuşulan diller ailesidir.
Asya kökenli olduğu 2008 yılında Edward Vajda başta olmak üzere uzmanlarınca teyid edilen tek Kızılderili dilleri budur.
Daha önce bu grupta yer alan Haydaca, şimdi grup dışında izole bir dil olarak sınıflandırılmaktadır. Kalan diller (Tlingitçe, Eyakça, Atabask dilleri) Sibirya’daki Yenisey dilleri ile birlikte Denesey (Dene-Yenisey) adı altında yeni bir grup oluşturur. Türkiye’de en çok tanınan ve Kızılderili dendiğinde ilk akla gelen Apaçilerin dili bu gruptandır. Na-Dene adının kaynağı halk anlamına gelen Tlingitçe na ile Atabask dillerindeki dene sözleridir.” Navaholar da bu gruptandır.
*
Farklı göçmenlerin etkisini inançlarda dinsel görmek mümkündür. Orta ve Güney Amerika’da tanrıların putları varken ve onlara tapmak özel ritüeller gerektirirken; basamaklı piramitlerin üzerinde rahiplerin kullandığı zigguratların üzerindeki odaların benzeri varken, Kuzey Amerika yerlilerinde “Sakallı beyaz adam” inancı yoktur. Onun yerine şamanları ve kutsal ruh inancını görürüz. Bu açıdan Sahalara benzerlik gösterirler.
Aztek, İnka ve bölgedeki büyük medeniyetleri yok eden istilacıların çelikten ve ateşli silahları olmamıştır. İstilacıların getirdiği grip ve suçiçeği gibi salgınlar Kızılderili nüfusunun onda dokuzunu yok etmiştir.
Amerika kıtasına Asya’dan yani batıdan göçler üzerinde çok durulmuş ama doğudan yapılan göçler sadece Vikinglerle sınırlı kalmıştır. Viking teknelerinin küçük oluşu daha az sayıda insanın yolculuk edebilmesi ve ikmal açısından Grönland’a bağımlı olmaları yüzünden bu koloniler yok olmuştur.
Orta Amerika’da yaşayan Mayaların yeşim taşını mezarlarına koyma inancı başka bir ilginç konudur. Meksika’ya elçi olarak gönderilen Tahsin Bey, buradaki yerlilerin tepe yerine kullandıkları “Tepek” gibi kelimeler bulunca hemen durumu Atatürk’e bildirmiştir. Konu Atatürk’ün ilgisini çekmiştir. Tahsin Bey, Atatürk’ün isteği üzerine araştırmalarını rapor halinde göndermeye başlamıştır. Tahsin Bey’in raporları zamanla dinsel alana kaymaya başlayınca Atatürk’ün konuya ilgisi kaybolmaya başlamıştır. Soyadı kanunu çıkınca Tahsin Bey, Mayatepek soyadını almıştır.
Mayaların yaşadığı bölgede daha önce Olmek denilen bir halk yaşamıştır. Bölgede bulunan bazı heykellerdeki insan figürleri pos bıyıklı ve sakallıdır. Oysa Kızılderililer sakalsız ve bıyıksızdır. Bu bize bazı göçmenlerin Thor Hyerdahl’ın yaptığı gibi akıntılarla bu bölgeye geldiklerini göstermektedir. Bu eserlerin sergilendiği bir müzeyi ziyaret den Reha Oğuz Türkkan, yazdığı “Türkler ve Kızılderililer” adını verdiği eserinde bu heykellerin Oğuz Türklerine benzerliğini dile getirir.
Bu konuya dikkat çeken sadece Türkkan değildir. İki İtalyan araştırmacı, Roma Üniversitesi’nden Prof. Mario Baltone ve Yale Üniversitesi’nden Dr. Gattoni Galli şu tezi öne sürmüşlerdir. MÖ 1000’li yıllarda Ege kıyılarından yola çıkan denizci Turskalar’ın (Etrüskler) bir kolu Okyanus’a çıkmış ve akıntıya kapılan gemiler Thor Hyerdahl’ın yaptığı şekilde akıntıların yardımıyla Meksika Körfezi’ndeki Vera Cruz’a ulaşmışlardır. Araştırmacılara göre Truskalar, Kolomb öncesi büyük Amerikan uygarlıklarından birini kuran Olmekler olarak ortaya çıkmışlardır. Olmeklerin Tritirem denilen büyük gemilerdi. Bu gemilerin yolcu kapasitesi Viking teknelerine göre çok fazladır.
Bölgede yaşayan halkın matematik, astronomi, şehircilik gibi konularda çok ileri seviyede olmasının sebebi Etrüsklerin bu konuda çok bilgili olmasına bağlanabilir.
İklimdeki değişiklikler tüm dünyayı etkilediği gibi Amerika kıtasını ve bilhassa Yucatan bölgesindeki medeniyetleri ve bilhassa Mayaları etkilemiştir. MÖ 2200 yılındaki kuraklık Yucatan bölgesindeki nüfusu etkilenmiştir. Bu iklim değişikliği nedeniyle Peru’daki Supe vadisindeki yerleşimler terk edilmiştir. MS 9. Yüzyılda meydana gelen kuraklık Maya medeniyetinin çökmesine sebebiyet vermiştir. Bolivya ve Peru’da MS II. Yüzyıldaki kuraklık Wari İmparatorluğu’nun çökmesine, salgın hastalıklara sebep olmuştur. MS 13. Yüzyılda Kuzey Amerika’da meydana gelen büyük kuraklık Pueblo yerlilerinin yurtlarını terk etmesine sebep olmuştur. (Akdeniz ve Batı Asya’da Kuraklık, Toplumsal Çöküş ve Direnç, s, 46)
Amerika’nın doğusunda birkaç yazıt bulunmuştur.Bunların bir kısmının Vikinglerden kaldığı tespit edilmiştir. Ancak Minnesota, Maine, Oklohoma ve içi kesimlerde bulunan Kensington Yazıtı, Spririt Pond, Poteau, Ohlohoma’da Heavener Rune Stone ve Shawnee runestone yazıtları gizemini koruyor . Bu yazıtların 19. Yüzyıldan kaldıkları, İskandinav göçmenleri tarafından yapıldıkları öne sürülmüşse de yaş tespiti yapılmamıştır. Ancak eski yazıtları araştıran Kazım Mirşan, “Türklerin Kaybolan Ataları” adlı kitabının 152. Ve 156. Sayfalarında bu yazıtların çözümlemelerini yapmıştır.
- Ekrem Hayri Peker
KAYNAKÇA
-Crawford, Harriet, Sümer ve Sümerler, Ankara-2010, Arkadaş
-Diamond, Jared, Tüfek Mikrop ve Çelik, Ankara-2013,TUBİTAK
– Herkese Bilim ve Teknoloji, sayı:141
-Mirşan, Kazım, Türklerin Kaybolan Ataları, Bursa-2011, MBB Yayınları
-Seroşevski, V.L., Saha Yakutlar, İstanbul-2007, Selenge Yayınları
-Sıtchın, Zecharia, Kozmik Tohum, İstanbul-2018, Ruh ve Madde
-Taşağıl, Ahmet, Gökbörü’nin İzinde, İstanbul-2017
-Türkkan, Reha Oğuz, Türkler ve Kızılderililer, İstanbul-2009, Pegasus
– Weis, Harvey, Akdeniz ve Batı Asya’da Kuraklık, Toplumsal Çöküş ve Direnç, Aktüel Arkeoloji, Mart-Nisan, s:68, 2019, İstanbul-2019
-Zekiyev, Mir Fatih, Türklerin ve Tatarların Kökeni, İSTANBUL-2007,Selenge Yayınları
https://www.belgeseltarih.com/kizilderililer-ve-on-turkler/
MAKALEYE YORUM YAZIN
-
17.05.2020 Mezarında bile rahat bırakılmayan Şehzade Cem Sultan
-
09.05.2020 Lodos estiğinde uçaklar Bursa'ya inemezdi
-
09.05.2020 Bursa Basınından Uçan Daire Haberleri
-
18.04.2020 Bursa'nın Dağ Yöresinde Sinema
-
18.04.2020 Bir zamanlar Bursa'da deve güreşi de yapıldı
-
17.04.2020 Kültürpark'taki boa yılanları nasıl öldü?
-
17.04.2020 Bursa'da fil cinayeti! Arşivden yansıyanlar…
-
17.04.2020 Antik Çağlardan Günümüze Gelen Bir Kavim: Sahalar
-
10.04.2020 Yerel Basın Arşivi: Bursa defineleri nerelerde çıktı?
-
05.04.2020 Şeyh Bedrettin Vakası öncesi Rumeli'ne sürülen dini gruplar
-
05.04.2020 Bursa'ya sürgün edilen şeyhülislamlar
-
05.04.2020 Bursa'da medfun mollalar
-
27.02.2020 Pazırık Halısı ve Kurganı
-
27.02.2020 Tirilye Sinemaları
-
27.02.2020 Bursa'da Havayolu Taşımacılığı, Uçak Kazaları ve Anılar
-
27.02.2020 İnegöl'de müderrislik yapan mollalar
-
02.11.2019 Bir Mübadele Öyküsü: Langaza'dan Çeşnigir Köyü'ne
-
20.10.2019 Kızılbaş ayrımı Bursa'da başladı: Kızıl börk-Ak börk ayrılığı
-
20.10.2019 Nostalji… İnegöl Sinemaları…
-
06.08.2019 Kurşunlu sinemaları ve Kurşunlu'da bir gezinti
-
14.07.2019 Osmanlı Devletinin Kuruluşu: Aşiretten mi Yoksa Uç Beyliği mi?
-
10.07.2019 Bursa'da çekilen filmler
-
02.07.2019 Fergana
-
30.05.2019 Philips demek Eindhoven demek
-
29.05.2019 Utrecht'te Runik Yazı
-
28.05.2019 Bir Hollanda gezisi ve Rembrandt
-
28.05.2019 Bu dünyadan Hadi Türkmen geçti
-
28.05.2019 Mustafakemalpaşa'da Çekilen Filmler
-
17.05.2019 Osmanlı ve Teşkilatı Mahsusa'nın Müttefiki Küçük Han
-
27.04.2019 Keles Sinemaları (Nostalji)
-
14.04.2019 Memlûkler
-
14.04.2019 Osmanlı tahtına göz diken Giraylar
-
07.04.2019 Semerkand'dan Kastamonu'ya Astronom Şirvani
-
24.03.2019 Bursa Orhangazi Sinemaları
-
24.03.2019 Fransız tarihçilerin gözünden Osmanlılar'ın Mısır'ı fethi
-
16.03.2019 İznik Sinemaları ve Anılar
-
15.03.2019 Yenişehir, Anılar ve Sinemaları
-
13.03.2019 Osmanlı'da Nüfus Sorunu Üzerine
-
13.03.2019 Şeyh Bedrettin (1358/59 – 1416)
-
13.03.2019 93 Harbi (1877-1878) Öncesi Anadolu
-
09.03.2019 Unutturulan Cihangir Osmanlı Padişahı
-
09.03.2019 Halide Edip'in romanı… Mustafa Kemal Paşa ve "Vurun Kahpeye"
-
06.03.2019 Tankut Sözeri – Hayatı… Eserleri…
-
27.01.2019 Bursa Geçit'te Bir Sinema
-
05.01.2019 Padişah II. Mahmut Dönemine Farklı Bir Bakış
-
01.01.2019 Anadolu'dan Semerkand'a, Semerkand'dan Anadolu'ya bilime yolculuk
-
30.12.2018 Runik Yazıyı Okuyan Adam: Kazım Mirşan
-
30.12.2018 Meclis-i Mebusan'da bir oturum ve Ahmet Vefik Paşa
-
19.12.2018 Hüsnü Züber – "Yaşarken mezar taşını yaptıran adam!"
-
14.12.2018 Leon Cahun'a göre Avrupa'da Ön-Türk izleri
-
09.12.2018 Osmanlı'nın son Mekke Şerifi Ali Haydar Paşa, Fahrettin Paşa ve Medine Müdafaası
-
09.12.2018 Anna Komnena zamanında Balkanlarda Türkler
-
25.11.2018 Keles-Taşkent Hattı
-
25.11.2018 Malta Sürgünleri
-
25.11.2018 Malta'ya sürülmeden Samsun'a
-
18.11.2018 Sinema işletmecisi Bahri Akkuşoğlu'nun gözünden Bursa'da sinema dünyası
-
18.11.2018 Katip Çelebi'nin izinden giden Bursalı müellif Mehmet Tahir Efendi
-
18.11.2018 Bursa'da Medfun Sadrazamlar ve Vezirler
-
13.10.2018 Kurtuluş Savaşı ve Demirkapı Köyü
-
13.10.2018 Rydakos Çayı'ndan İskele Mahallesi'ne Kocasu'nun yolculuğu
-
13.10.2018 Güllüce Köyü, Mustafakemalpaşa ve Anılar
-
12.10.2018 Yeniçeriler ve yeniçeri isyanlarına farklı bir bakış
-
25.09.2018 Bursa'da nostaljik bir gezinti
-
25.09.2018 Doğu Anadolu'da Kurulan Şuralar
-
25.09.2018 Emperyalizmin Tarih Anlayışı
-
26.08.2018 Batı Anadolu Halkı, İonlar
-
21.08.2018 Bursa'da son ipek filatürcü
-
21.08.2018 İngilizlerle ayrı bir barış antlaşması yapmak istiyordu, ölü bulundu
-
21.08.2018 Güvem Köyü'nden bir mucit
-
21.08.2018 "Herkes Geldi Ama Zuhram Gelmedi"
-
20.08.2018 Meyhane Kültürü – Bursa'da Meyhaneler
-
13.08.2018 Semerkant Rasathaneleri ve Medreseleri
-
24.07.2018 Kor Paşa, Çadır Yıkan Paşa, Bursa'yı Ayağa Kaldıran Paşa
-
24.07.2018 Yıldırım'ın ve Timur'un şairi Ahmedi
-
24.07.2018 TOY – Özbek Düğünü
-
15.07.2018 Bursa'nın Bayram Yeri: Pınarbaşı
-
15.07.2018 Enver Paşa'nın gerçekleşmeyen hayali: Resne'ye dönüş
-
15.07.2018 Tarih Yazımının Değişimi: 19. Yüzyıl
-
08.07.2018 Hemşinlilerin Kökeni… Doğu Ülkeleri Tarihinin Altın Çağı
-
08.07.2018 Kafkas arkeolojisi üzerine
-
08.07.2018 Mevlit Yazarı Süleyman Çelebi'nin Türbesi Nasıl Yapıldı
-
08.07.2018 Türkiye'de Panayır Kültürü
-
08.07.2018 Bursa'da Gizli Nikah ve Sinemacı Bahri Eşiyok'un Gözünden Bursa Sinemaları
-
24.06.2018 Çerkeslerde Düğün-Yemek-Giysi Kültürü
-
24.06.2018 Binek taşları ve Bursa'daki son binek taşı
-
24.06.2018 Cumhuriyet ekonomisi başlarken
-
22.06.2018 Yeni komedi türü: Tarih kitaplarındaki çeviri hataları
-
19.06.2018 İpek Yolu Devletleri ve İpek Savaşları
-
17.06.2018 Kafkasya'dan İspanya'ya, Anadolu'dan Orta Doğu'ya dolmenler
-
17.06.2018 Evliya Çelebi'den günümüze Bursa'nın kıraathaneleri ve kahve kültürü
-
16.06.2018 Bursa Kız Lisesi Korosu
-
16.06.2018 Bursa Kız Lisesi Bandosu
-
16.06.2018 Kapalıçarşı yangınından sonra Yorgancılar Çarşısı nasıl açıldı
-
16.06.2018 2. Dünya Savaşı'ndan hüzünlü bir öykü: Kravat
-
16.06.2018 Osmanlı'nın kuruluş yıllarında Bursa'da sağlık
-
08.06.2018 İnegöl'de çekilen filmler
-
05.06.2018 Bizans ve Bursa İpekçiliği
-
05.06.2018 1.Dünya Savaşı'nda Batı Trakya
-
31.05.2018 İnegöl'de nostaljik bir gezinti ve Kent Müzesi
-
31.05.2018 Gemlik'in sinema geçmişine dair anekdotlar
-
23.05.2018 Misi Etnografya Evi
-
23.05.2018 Mevlit Yazarı Süleyman Çelebi ve Kazım Baykal
-
16.05.2018 Bursalı Osmanlı tarihçisi Neşri
-
16.05.2018 Türkiye ve Dünyada Çerkes Diasporası
-
16.05.2018 Bursalı Tahir Bey ve Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey'in gözünden Karagöz ve Hacivat
-
08.05.2018 Kafkasya'dan Anadolu'ya: Zekeriya Efendi
-
08.05.2018 Bursa'dan Tamgalısay'a yolculuk notları
-
15.04.2018 Teşkilat-ı Mahsusa ve Türkistan
-
14.04.2018 Bulgar-Yunan çetelerine karşı… Son Osmanlı akıncıları
-
14.04.2018 Mary A. Walker'ın Bursa anıları ve Karadeniz boyundaki son Oğuz devleti
-
14.04.2018 Bursa'dan Kırım tahtına: İslam Giray Han
-
14.04.2018 Çerkes ve Gürcü köle ticaretinin yasaklanışı (1845-1855)
-
07.04.2018 Anadolu'da ‘Erken' Hurri Kültürü
-
07.04.2018 Ermeni tehciri üzerine
-
06.04.2018 Kuşçubaşı Hacı Selim Sami Bey (1877-1927)
-
05.04.2018 Onlar yaşarken efsaneydiler
-
04.04.2018 Adıgelerde Nart Efsaneleri
-
04.04.2018 Semerkant'tan Anadolu'ya
-
04.04.2018 Nexhaylar'ın kızı
-
04.04.2018 Kıpçak Ermeniler
-
03.04.2018 Vubıhlar / Ubıhlar
-
03.04.2018 Muy Mübarek
-
02.04.2018 18.Yüzyıl sonu Osmanlı-Kafkas ilişkileri ve Ferah Ali Paşa
-
02.04.2018 Yitirdiğimiz Osmanlı Kenti: Bursa
-
02.04.2018 Kurtuluş Savaşı'nda Batı Trakya'da Kuva-yı Milliye
-
30.03.2018 Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti (1917-1920)
-
30.03.2018 Kırım Hanları ve Çerkesler
-
30.03.2018 II. Beyazit döneminde Kafkasya
-
27.03.2018 Üçüncü Batı Trakya İdaresi
-
27.03.2018 Yeşim Taşı
-
27.03.2018 Boğanın boynuzları – Sümerler – "Tarih Türklerle Başlar"
-
26.03.2018 Bursa'da özel radyoculuğun öncülerinden Mehmet Önür-Cemal Elmas
-
26.03.2018 İkinci Batı Trakya Devleti
-
25.03.2018 Ürdün'den Bursa'ya Kafkas tarihçisi Mahmut Bi
-
25.03.2018 İstiklal mahkemelerinde "İzmir Suikasti" davası
-
25.03.2018 Harf Devrimi ve Millet Mektepleri
-
24.03.2018 Anadolu'ya yerleştirilen Kumanlar (Manavlar)
-
25.03.2017 Hükümet-i Muvakkate / Rodop Geçici İdaresi
-
16.03.2017 Harp tarihçilerimiz ve Bursalı Mehmet Nihat Bey (1886-1928)
-
22.05.2016 Denize atılan çiçekler: Kafkas sürgününe anma
-
03.04.2016 Özbekistan… Tarihini koruyamayan kent: Hokant…
-
26.03.2016 Ermeni Tehciri
-
25.03.2015 Eski Zağra Müftüsü'nün gözünden 93 Harbi