- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 27 Şubat 2020, Perşembe 3:02
- Ekrem Hayri PEKER
Geçmişte Trilye denilen ancak daha sonra Zeytinbağı adını alan, 2014 yılında ise yeniden Trilye olarak anılmaya başlayan beldede şimdi mahalle) bir zamanlar babam İbrahim Uyanık’ın işlettiği bir sinema bulunuyordu.
Trilye’de ‘Sinema nerede’ diye sorduğunuzda size Trilyelilerin vereceği cevap yine bir soru olurdu; ‘Yemekhane mi?’
Yemekhane denmesinin sebebi ise; heybetli duruşuyla Trilye’ye girişte köşeyi dönünce ilk göze çarpan Taş Mektep okuluydu. Trilye’de ilkokul ve Ortaokul okuyan herkesin mekânı olan yerde, Rumlar zamanında Papaz okulu olan binada geçmiş yıllarda, sinema olarak okulun yemekhanesinin kullanıldığını büyüklerimiz bize anlatmışlardı.
Şimdi bu bina Faruk Çelik Kültür Merkezi adıyla kullanılıyor. Füsün Uyanık, Trilye’deki sinemalarını şöyle anlatıyor:
“Doğduğumdan itibaren sinema dünyasına girdim. Çünkü babam sinemacıydı. Kardeşlerimle (Ablam: Rahmiye Berke, ağabeylerim; Mehmet Uyanık, Kadri Uyanık Kardeşim Aytaç Uyanık) bir araya geldiğimiz zaman geçmişi hatırlarız ve birbirimize hatırlatırız. Ama mutlaka sinemayı anmadan geçmeyiz. Çünkü biz sinemanın içinde doğmuştuk.
1970’li yıllarda sinema Trilyenin sanki kalbi gibiydi. Konumu itibarıyla merkezde cadde üstünde taş merdivenleri olan yukarıya çıkarak içine girilen, heybetli ve içyapısıyla da büyük bir binaydı. Mülkiyeti Trilye Belediyesi’ne ait olan mekâna babam kira veriyordu.
İlk hatırladığım, ana cadde üstünde olduğu ve büyük çınarın önünde bir çeşme bulunduğu, çünkü oradan evlere su alırdık işte o çeşmenin doğu yönündeydi sinema.
Taş merdivenleri vardı yarım daire şeklinde aklımda kaldığı kadarıyla 10 ya da 12 adet basamaklıydı. Yukarı çıktığınızda karşınıza 2-3 kişinin hareket edebileceği bir açıklık bulunurdu. Burada mola verdiğiniz zaman sol tarafta oynayan filmlerin afişleri ve sağınızda sinemaya giriş kapısı bulunmaktaydı. Sinema sanki bambaşka bir dünyaydı. O kapıdan içeri girdiğinizde yine gelenlerin rahat hareket edebileceği bir açıklık vardı. Sağ tarafta makine dairesi daha içerde ise montaj odası. Tabii bunların kapısının üstünde bir yazı bulunuyordu: “yabancılar giremez”. Ben yabancı olmadığım için elimi kolumu sallayarak giriyordum. Ortada sinema salonuna büyük bir giriş bulunmakta idi. Sol tarafta ise gişe bilet kesme yeri 2-3 metrekarelik bir alan ve sinema başlamadan önce çalan plakların bulunduğu bir alan ve onun yanından sinema salonuna giriş. İster salon bölümünde oturmak isterseniz oturabilirsiniz isterseniz yukarıda balkonda filmleri izleyebilirdiniz.
Sinema salonu aslında bir tiyatro salonu gibi düzenlenmişti. Sahne tiyatro sahnesi gibi perdeli ve platformluydu. Oturduğunuz yerden sahneye ulaşmak istediğinizde hemen merdivenlerle çıkmanız mümkün değildir. Çünkü her iki tarafta merdiven var ama her iki tarafta da sahneye ulaşmadan önce odalar mevcuttur. Sağ taraftaki merdivenlerle sahneye ulaşmaya çalıştığınızda 4-5 metrelik bir boşluk daha sonra bay ve bayan tuvaletler karşınıza çıkar. Onları geçtikten sonra sahneye çıkabilirsiniz. Sol taraftan sahneye çıkmak istediğinizde ise karşınıza yine 4-5 metrelik bir alan ardından sahneye açılan bir perde ve bir kapalı oda vardır. Sinema salonu çok amaçlı kullanıldığı için kimi zaman bu oda gelin odası kimi zaman tiyatrocuların kulisi gibi kullanılırdı. Sinema salonunda tahta sandalyeler vardı onlarda oturulurdu.
Babam filmleri Bursa’dan DARFilm’den, 8-10 kutu halinde afişleriyle birlikte alırdı. Dar Film nerede diye soranlara hemen yeri tarif etmek gerekir, Ünlü Cadde’de küçük camiinin karşısında. Oradan geçtiğim zaman babamla film aldığımız günler gelir aklıma ve onun önünde dururum. Tabii şimdi film satılan bir yer değil kebap salonu olarak işletilen bir dükkân oldu.
Haftanın her günü sinema oynardı sadece 10 Kasım’larda ve kandil gecelerinde oynamazdı. Yanılmıyorsam kadınlara haftanın 2 günü sinema oynardı. Alınan filmler ilk önce o gece veya gün hangi film oynayacak ise sinemanın girişine asılırdı. Bir de denize doğru inince Cafer Abinin dükkânının önüne asılırdı. Ayrıca kardeşlerim her gün sabah ve öğleden sonra mahalle-mahalle ve sokak-sokak gezerler ellerinde tahta ve tahtanın üstüne o gece oynayacak filmi bağıra bağıra söylerlerdi. “Bu akşam sinemamızda Yılmaz GÜNEY-Filiz AKIN’ın başrollerini paylaştığı UMUTSUZLAR filmi oynayacaktırrrr…” sesler biraz kısılmaya başlayınca bu seferde “bu akşam YILMAZ GÜNEY filmi vardır” diye bağıra-bağıra tüm Trilyelilere ilan edilirdi.
Eskiden ben o günleri bilmiyorum ama sinemanın yanında Orhan Abi çekirdek dükkânında sinema bitene kadar çekirdek satarmış, benim hatırladığım bizim de evde gazete kâğıtlarıyla külah yapıp çekirdek de sattığımızdır.
Dediğim gibi her gün film oynardı ve her gün de farklı film oynardı, sadece istek olursa bir film ikinciye oynama şerefine erişirdi. Her türden film oynatırdı babam. Sadece 10 Kasım ve kandil gecelerinde ve günlerinde film oynamazdı.
Cumartesi – pazar günleri öğleden sonra bir matine vardı diğer zamanlar ise akşam saat 19.00-20.00 arasında film oynatılırdı. Akşam saat 18.30’da caddede bu gece sinema oynayacağı kesin olarak belli olan müzikler çalardı; “Sevemedim karagözlüm, Gölgesinde mevsimler, Ah nerede vah nerede” gibi ilk etapta aklıma gelen müzikler… Seyyal Taner, Füsun Önal, Zeki Müren, Esin Engin, Yeliz, Sezen Aksu gibi dönemin şarkıları çalardı. Babam plağı hoparlöre bağlardı ve bütün cadde bangır bangır çalan bu müzikleri dinlerdi.
Film saati gelince müzik durur ve film başlardı. Filmler 16’mm’lik ve 35’mm’lik olmak üzere alınırdı. Ancak bizde daha çok 35’mmlik kullanılırdı. Bildiğim kadarıyla 16 mm’lik filmler yazlık sinema olarak Yalıçiflik köyü ile Kumyaka (Siği) de gösterilirdi.
Satın alınan filmlerin gösterime hazırlanması aşaması da ayrı bir seremoni gerektiriyordu. Şimdiki teknoloji olmadığı için epey zahmetli bir işti. 2 büyük bobin yapılması gerekiyordu ve filmler kesilerek asetonla yapıştırılıyordu. Bu nedenle de çok kopmalar oluyordu. Dişli ayarlar da yurt dışında gelmediği için o da ayrı bir sorundu. Kömürlerde çok pahalı olduğundan, ark cihazı kömürler de ekleye ekleye yapılıyordu. Kömürü de manuel olarak ileriye doğru birleştiriliyordu, sürekli ark cihazına bakmak gerekiyordu.
Sinemaya sadece Trilyeliler değil civar köylerden de geliyorlardı. Traktörlerle kadın-erkek herkes film izlemeye gelirdi. Özellikle civar köylerden gelen Hac ve Kâbe filmlerinin izlenme oranı yüksekti.
Hangi tür filmler izlenir? Hangi sanatçıların filmleri izlenir diye sorarsanız, her türden film izlenirdi. Aksiyon, gerilim, aile, korku gibi her türden film oynardı. Sanatçılara gelince kadınlar en çok Nuri Sesigüzel, Ediz Hun, Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray, Fatma Girik gibi sanatçıların filmlerini izlerlerdi. Ama Yılmaz Güney’in filmlerinde yer bulmak imkânsızdı. Onun Filmlerini insanlar ayakta izlerlerdi.
Bir de tabii izlenme oranı yüksek olan kahramanlık filmlerini de unutmamak gerekiyor. Cüneyt Arkın, Kartal Tibet’in oynamış oldukları Malkoçoğlu, Battalgazi gibi filmler de en çok izlenen filmlerdi.
Hafızamda yer eden diğer bir husus da sinema ile ilgili ilkokul ve ortaokulda ama özellikle ilkokulda öğretmenler öğrencileriyle birlikte sinemaya gelirlerdi. Grup halinde ders olarak sinemayı işlerdik. Filmi izledikten sonra öğretmenimiz bize hangi sahneyi sevdiğimizi ve en çok dikkatimizi hangi sahnenin çektiği gibi sorular sorar, film üzerinde tartışırdık. Yorumlar yapar filmin sonunu kendimize göre bitirip böyle olsa idi daha iyi olur şeklinde düşüncelerimizi öğretmenlerimize iletirdik.
Hiç unutmuyorum. Şu an Taş Mektep olarak anılan okulda okuduğumuz dönemde ilkokul öğretmenimiz bizi başrollerini Cüneyt Arkın ve Fatma Girik’in paylaştığı “ÖNCE VATAN” filmine götürmüştü. Film sonrası okulda 2 ders yani 90 dakika biz tartışmıştık. Bir de hatırladığım Yılmaz Güney’in filmine gittiğimiz “UMUT”.
Akıma gelince yine beni gülümsettiren hatıralardan biri de kadınların kara listesinde yer alan Erol Taş, Önder Soner, Kenan Pars ve Ekrem Bora gibi değerli karakter oyuncuların senaryo gereği genellikle kötü adam rollerini oynadıkları ancak ara sırada olsa bile, başka rollerinde de iyi adam karakterine bürünmeleri bizim Trilyeli kadınları özellikle yaşça büyük teyzelerimizi “…Huuu komşu görüyor musun Erol Taş bile iyi yolu doğru yolu buldu…” demeleri beni hala gülümsetmektedir. Çünkü bugün de öyle değil mi? İnsanların dizideki karakterlerin gerçek hayatta da o şekilde yaşadıklarını düşünmeleri…
Tabii ki bu sinema gecelerinde ve günlerinde ailece (Annem, babam ve kardeşlerimle birlikte ) olmak bir başka duyguydu.
Sinema salonu sadece film izlemek amacıyla kullanılmazdı. Biz ilkokulda iken 1. sınıftan itibaren her sene müsamere yapardık. Eskiler müsamere ne demek bilirler ancak yeni neslin müsamere kelimesinden bir şey anladığını zannetmiyorum. Kısacası her sene ilkokulda 1. sınıftan 5. sınıfa kadar bütün sınıflar bir görev üstlenir. Mutlaka o sahneye herkes bir kere çıkar gösterisini yapardı. Ya tüm sınıf çıkar şarkı söyler ya da tiyatro oynanırdı. Sene sonunda karneler dağıtılmadan önceki hafta bütün aileler gelir çocuklarının gösterisini izlerlerdi. Tabii ortaokullarda aynı şekilde taklit, şarkı, halkı oyunları, tiyatro gösterisi yapılırdı.
Diğer taraftan özellikle cumartesi geceleri dışarıdan tiyatro grupları gelir oyunlarını oynarlardı. İnanın ki o gece sinema salonu tıklım-tıklım olur her bir tarafa sandalyeler konulurdu hatta öyle bir olurdu ki komşulardan sandalye aldığımızı hatırlarım. Tiyatro da büyülü bir atmosferdi çünkü, sanatçılar oyunlarına başladığı zaman salondan çıt çıkmazdı. Sessizlik hâkimdi.
Partilerin seçim konuşmaları da bu sinema salonunda yapılırdı. Milletvekilleri buraya gelir vaatlerini anlatırlardı. Tek tek çok hararetli tartışmalara şahit olurduk.
Yazın genel olarak düğünlere ve nişanlara, kına gecelerine kiralanırdı sinema salonu. Nikâhlar yapılır, nikâhtan çıkanlara da sandıkta lokum dağıtılırdı bisküvi ile birlikte. Ara sırada hatırladığım kadarıyla içkili düğün yapılırdı burada hemen sandalyeler değiştirilerek ortada boşluk bırakılmak suretiyle dizilirdi. Trilye de hemen-hemen herkesin sünnet düğünü, nişanı, kınası, düğünü sinemada yapılmıştır. Kısacası bu sinema salonunda hepimizin bir anısı vardır.
Trilye’de sinema günleri 1980 yılına kadar sürdü. Yavaş-yavaş bitti sinemaya gidişler, her eve TV girmesiyle birlikte sinemaya da ilgi azaldı. Ve sonunda 1980 yılında artık sinema salonu sadece düğünlere ev sahipliği yaptı.
Şimdilerde ise kültür merkezi olarak hizmete sunulan binanın eski sinema ile fiziksel olarak hiç alakası yok. Kültür merkezi olarak kullanılan binanın girişi arka sokaktan ve ben henüz içine bile girmedim. Aslında girmek de istemedim. Anılarımdaki sinema binası ve günleri tazeliğini hala korumaktadır.
https://www.belgeseltarih.com/tirilye-sinemalari/
MAKALEYE YORUM YAZIN
-
17.05.2020 Mezarında bile rahat bırakılmayan Şehzade Cem Sultan
-
09.05.2020 Lodos estiğinde uçaklar Bursa'ya inemezdi
-
09.05.2020 Bursa Basınından Uçan Daire Haberleri
-
18.04.2020 Bursa'nın Dağ Yöresinde Sinema
-
18.04.2020 Bir zamanlar Bursa'da deve güreşi de yapıldı
-
17.04.2020 Antik Çağlardan Günümüze Gelen Bir Kavim: Sahalar
-
17.04.2020 Bursa'da fil cinayeti! Arşivden yansıyanlar…
-
17.04.2020 Kültürpark'taki boa yılanları nasıl öldü?
-
10.04.2020 Yerel Basın Arşivi: Bursa defineleri nerelerde çıktı?
-
05.04.2020 Bursa'da medfun mollalar
-
05.04.2020 Bursa'ya sürgün edilen şeyhülislamlar
-
05.04.2020 Şeyh Bedrettin Vakası öncesi Rumeli'ne sürülen dini gruplar
-
27.02.2020 Pazırık Halısı ve Kurganı
-
27.02.2020 Bursa'da Havayolu Taşımacılığı, Uçak Kazaları ve Anılar
-
27.02.2020 İnegöl'de müderrislik yapan mollalar
-
02.11.2019 Bir Mübadele Öyküsü: Langaza'dan Çeşnigir Köyü'ne
-
20.10.2019 Kızılbaş ayrımı Bursa'da başladı: Kızıl börk-Ak börk ayrılığı
-
20.10.2019 Nostalji… İnegöl Sinemaları…
-
06.08.2019 Kurşunlu sinemaları ve Kurşunlu'da bir gezinti
-
14.07.2019 Osmanlı Devletinin Kuruluşu: Aşiretten mi Yoksa Uç Beyliği mi?
-
10.07.2019 Bursa'da çekilen filmler
-
02.07.2019 Fergana
-
30.05.2019 Philips demek Eindhoven demek
-
29.05.2019 Utrecht'te Runik Yazı
-
28.05.2019 Bir Hollanda gezisi ve Rembrandt
-
28.05.2019 Bu dünyadan Hadi Türkmen geçti
-
28.05.2019 Mustafakemalpaşa'da Çekilen Filmler
-
25.05.2019 Kızılderililer ve Ön Türkler
-
17.05.2019 Osmanlı ve Teşkilatı Mahsusa'nın Müttefiki Küçük Han
-
27.04.2019 Keles Sinemaları (Nostalji)
-
14.04.2019 Memlûkler
-
14.04.2019 Osmanlı tahtına göz diken Giraylar
-
07.04.2019 Semerkand'dan Kastamonu'ya Astronom Şirvani
-
24.03.2019 Bursa Orhangazi Sinemaları
-
24.03.2019 Fransız tarihçilerin gözünden Osmanlılar'ın Mısır'ı fethi
-
16.03.2019 İznik Sinemaları ve Anılar
-
15.03.2019 Yenişehir, Anılar ve Sinemaları
-
13.03.2019 Osmanlı'da Nüfus Sorunu Üzerine
-
13.03.2019 Şeyh Bedrettin (1358/59 – 1416)
-
13.03.2019 93 Harbi (1877-1878) Öncesi Anadolu
-
09.03.2019 Unutturulan Cihangir Osmanlı Padişahı
-
09.03.2019 Halide Edip'in romanı… Mustafa Kemal Paşa ve "Vurun Kahpeye"
-
06.03.2019 Tankut Sözeri – Hayatı… Eserleri…
-
27.01.2019 Bursa Geçit'te Bir Sinema
-
05.01.2019 Padişah II. Mahmut Dönemine Farklı Bir Bakış
-
01.01.2019 Anadolu'dan Semerkand'a, Semerkand'dan Anadolu'ya bilime yolculuk
-
30.12.2018 Runik Yazıyı Okuyan Adam: Kazım Mirşan
-
30.12.2018 Meclis-i Mebusan'da bir oturum ve Ahmet Vefik Paşa
-
19.12.2018 Hüsnü Züber – "Yaşarken mezar taşını yaptıran adam!"
-
14.12.2018 Leon Cahun'a göre Avrupa'da Ön-Türk izleri
-
09.12.2018 Osmanlı'nın son Mekke Şerifi Ali Haydar Paşa, Fahrettin Paşa ve Medine Müdafaası
-
09.12.2018 Anna Komnena zamanında Balkanlarda Türkler
-
25.11.2018 Keles-Taşkent Hattı
-
25.11.2018 Malta Sürgünleri
-
25.11.2018 Malta'ya sürülmeden Samsun'a
-
18.11.2018 Sinema işletmecisi Bahri Akkuşoğlu'nun gözünden Bursa'da sinema dünyası
-
18.11.2018 Katip Çelebi'nin izinden giden Bursalı müellif Mehmet Tahir Efendi
-
18.11.2018 Bursa'da Medfun Sadrazamlar ve Vezirler
-
13.10.2018 Kurtuluş Savaşı ve Demirkapı Köyü
-
13.10.2018 Rydakos Çayı'ndan İskele Mahallesi'ne Kocasu'nun yolculuğu
-
13.10.2018 Güllüce Köyü, Mustafakemalpaşa ve Anılar
-
12.10.2018 Yeniçeriler ve yeniçeri isyanlarına farklı bir bakış
-
25.09.2018 Bursa'da nostaljik bir gezinti
-
25.09.2018 Doğu Anadolu'da Kurulan Şuralar
-
25.09.2018 Emperyalizmin Tarih Anlayışı
-
26.08.2018 Batı Anadolu Halkı, İonlar
-
21.08.2018 Bursa'da son ipek filatürcü
-
21.08.2018 İngilizlerle ayrı bir barış antlaşması yapmak istiyordu, ölü bulundu
-
21.08.2018 Güvem Köyü'nden bir mucit
-
21.08.2018 "Herkes Geldi Ama Zuhram Gelmedi"
-
20.08.2018 Meyhane Kültürü – Bursa'da Meyhaneler
-
13.08.2018 Semerkant Rasathaneleri ve Medreseleri
-
24.07.2018 Kor Paşa, Çadır Yıkan Paşa, Bursa'yı Ayağa Kaldıran Paşa
-
24.07.2018 Yıldırım'ın ve Timur'un şairi Ahmedi
-
24.07.2018 TOY – Özbek Düğünü
-
15.07.2018 Bursa'nın Bayram Yeri: Pınarbaşı
-
15.07.2018 Enver Paşa'nın gerçekleşmeyen hayali: Resne'ye dönüş
-
15.07.2018 Tarih Yazımının Değişimi: 19. Yüzyıl
-
08.07.2018 Hemşinlilerin Kökeni… Doğu Ülkeleri Tarihinin Altın Çağı
-
08.07.2018 Kafkas arkeolojisi üzerine
-
08.07.2018 Mevlit Yazarı Süleyman Çelebi'nin Türbesi Nasıl Yapıldı
-
08.07.2018 Türkiye'de Panayır Kültürü
-
08.07.2018 Bursa'da Gizli Nikah ve Sinemacı Bahri Eşiyok'un Gözünden Bursa Sinemaları
-
24.06.2018 Çerkeslerde Düğün-Yemek-Giysi Kültürü
-
24.06.2018 Binek taşları ve Bursa'daki son binek taşı
-
24.06.2018 Cumhuriyet ekonomisi başlarken
-
22.06.2018 Yeni komedi türü: Tarih kitaplarındaki çeviri hataları
-
19.06.2018 İpek Yolu Devletleri ve İpek Savaşları
-
17.06.2018 Kafkasya'dan İspanya'ya, Anadolu'dan Orta Doğu'ya dolmenler
-
17.06.2018 Evliya Çelebi'den günümüze Bursa'nın kıraathaneleri ve kahve kültürü
-
16.06.2018 Bursa Kız Lisesi Korosu
-
16.06.2018 Bursa Kız Lisesi Bandosu
-
16.06.2018 Kapalıçarşı yangınından sonra Yorgancılar Çarşısı nasıl açıldı
-
16.06.2018 2. Dünya Savaşı'ndan hüzünlü bir öykü: Kravat
-
16.06.2018 Osmanlı'nın kuruluş yıllarında Bursa'da sağlık
-
08.06.2018 İnegöl'de çekilen filmler
-
05.06.2018 Bizans ve Bursa İpekçiliği
-
05.06.2018 1.Dünya Savaşı'nda Batı Trakya
-
31.05.2018 İnegöl'de nostaljik bir gezinti ve Kent Müzesi
-
31.05.2018 Gemlik'in sinema geçmişine dair anekdotlar
-
23.05.2018 Misi Etnografya Evi
-
23.05.2018 Mevlit Yazarı Süleyman Çelebi ve Kazım Baykal
-
16.05.2018 Bursalı Osmanlı tarihçisi Neşri
-
16.05.2018 Türkiye ve Dünyada Çerkes Diasporası
-
16.05.2018 Bursalı Tahir Bey ve Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey'in gözünden Karagöz ve Hacivat
-
08.05.2018 Kafkasya'dan Anadolu'ya: Zekeriya Efendi
-
08.05.2018 Bursa'dan Tamgalısay'a yolculuk notları
-
15.04.2018 Teşkilat-ı Mahsusa ve Türkistan
-
14.04.2018 Bulgar-Yunan çetelerine karşı… Son Osmanlı akıncıları
-
14.04.2018 Mary A. Walker'ın Bursa anıları ve Karadeniz boyundaki son Oğuz devleti
-
14.04.2018 Bursa'dan Kırım tahtına: İslam Giray Han
-
14.04.2018 Çerkes ve Gürcü köle ticaretinin yasaklanışı (1845-1855)
-
07.04.2018 Anadolu'da ‘Erken' Hurri Kültürü
-
07.04.2018 Ermeni tehciri üzerine
-
06.04.2018 Kuşçubaşı Hacı Selim Sami Bey (1877-1927)
-
05.04.2018 Onlar yaşarken efsaneydiler
-
04.04.2018 Adıgelerde Nart Efsaneleri
-
04.04.2018 Semerkant'tan Anadolu'ya
-
04.04.2018 Nexhaylar'ın kızı
-
04.04.2018 Kıpçak Ermeniler
-
03.04.2018 Vubıhlar / Ubıhlar
-
03.04.2018 Muy Mübarek
-
02.04.2018 18.Yüzyıl sonu Osmanlı-Kafkas ilişkileri ve Ferah Ali Paşa
-
02.04.2018 Yitirdiğimiz Osmanlı Kenti: Bursa
-
02.04.2018 Kurtuluş Savaşı'nda Batı Trakya'da Kuva-yı Milliye
-
30.03.2018 Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti (1917-1920)
-
30.03.2018 Kırım Hanları ve Çerkesler
-
30.03.2018 II. Beyazit döneminde Kafkasya
-
27.03.2018 Üçüncü Batı Trakya İdaresi
-
27.03.2018 Yeşim Taşı
-
27.03.2018 Boğanın boynuzları – Sümerler – "Tarih Türklerle Başlar"
-
26.03.2018 Bursa'da özel radyoculuğun öncülerinden Mehmet Önür-Cemal Elmas
-
26.03.2018 İkinci Batı Trakya Devleti
-
25.03.2018 Ürdün'den Bursa'ya Kafkas tarihçisi Mahmut Bi
-
25.03.2018 İstiklal mahkemelerinde "İzmir Suikasti" davası
-
25.03.2018 Harf Devrimi ve Millet Mektepleri
-
24.03.2018 Anadolu'ya yerleştirilen Kumanlar (Manavlar)
-
25.03.2017 Hükümet-i Muvakkate / Rodop Geçici İdaresi
-
16.03.2017 Harp tarihçilerimiz ve Bursalı Mehmet Nihat Bey (1886-1928)
-
22.05.2016 Denize atılan çiçekler: Kafkas sürgününe anma
-
03.04.2016 Özbekistan… Tarihini koruyamayan kent: Hokant…
-
26.03.2016 Ermeni Tehciri
-
25.03.2015 Eski Zağra Müftüsü'nün gözünden 93 Harbi